5 Kasım 2014 Çarşamba

Bugün Nasılsınız?


Yazdıklarım genelde görüp, hissettiklerim ve tecrübe ettiklerimle alakalı. Hayat bir tecrübe denizi gibi.

İçimde o an ne hissediyorsam, yalın halde abartmadan yazmaya ve ifade etmeye çalışıyorum.

Bu yazıyı yazmak ve yazmamak arasında biraz kararsız kaldım ve sonunda bu deneyimimi sizlerle paylaşma karar verdim. Dışarıda bir işim vardı o gün işe geç gitmem gerekiyordu. İşimi bitirip metro ile işe giderken, gözüme çarptı Madalyon Klinik'in Bugün Nasılsınız? Sorusu. Sanki o günkü ruh halimi anlamış gibi gözümün içine direk bakarak bana soruyordu. Okumaya başladım ilanı. 

Son zamanlarda istediğim bir şeydi ve sanki bilerek karşıma çıkmıştı.Garip bir duygu kapladı içimi. 

Neden olmasın dedim.
Gitmek istiyordum ve bir türlü cesaret edip gidemiyordum. İşe geldiğimde düşünmeden çevirdim numaralarını ve üç hafta sonrası cumartesi iş çıkışı bir saate randevu aldım. 

İş çıkışı randevuma daha vardı ve bende o zaman zarfında Avm'de dolaşayım dedim. Nasıl heyecanlı hissediyorum kendimi. Hangi doktorla görüşeceğimi biliyordum ama nasıl bir kadınla karşı karşıya geleceğimi bilmiyordum. Doktora neden gitmek istediğimi biliyorum ama nereden başlayacağım konusunda gergindim. Ağlamaklı bir halim vardı ve kendimde anlayabiliyordum. 

Zaman gelmişti. Artık Madalyon Klinik'ten içeri adım attım. Başlamış olduğum işi devam ettirme zamanıydı. Zaten bana ters. Başladığım bir şeyi yarım bırakmam ben. Tez canlı oluşumdan kaynaklı genelde. Ama bu tez canlılık bana bazen zararda vermiyor değil. 

Klinik villa tarzı bir kaç kattan oluşan bir yapı. Sizi karşılayan her eleman nazik ve güler yüzlü. Çok güzel bir ambiyans  var içeride. Hafif bir melodi geçiyor kulağınızın kenarından. Gözü yormayan bir ışık ve pastel tonlarında hazırlanmış mobilyalar, resimler ve duvarlar. Her şey özenle hazırlanmış ve çok sevimli. 

Sevdim burayı dedim kendi kendime. 

Nihayet bana sıra geldiğinde tanıştım doktorum Dilara Hanım'la. 

Kendisi ayakta ve güler yüzlü karşıladı beni. Gerginliğimi anladığını sanıyorum ve beni tanımak adına sorularını arka arkaya sıraladı. Sorular bittiğinde koltuğuna yaslındı ve beni can kulağı ile dinlemeye başladı. 

İlk iki seansım genelde tanışmayla geçti. Doktorunuz sizi tanımak için detaylı ve can alıcı sorular sormaya çalışarak not alıyor ve soruları bitince de size nasıl yardımcı olacağını sorarak konuşmayı sizin yönlendirmenize bırakıyor.

Bugün itibariyle dört seansı geride bıraktım ve aldığım karardan attığım adımdan son derece memnunum. Dilara Hanım'ın yanından ayrıldığımda kendimi bazen tüy kadar hafif, bazen de hüzünlü hissediyorum.

Bende hemen hemen herkes gibi psikologa ön yargıyla bakanlardanım diyebilirim. Bu düşüncemden sıyrılıp biraz destek almanın hiç bir sakıncası olmayacağını düşünerek giriştiğim bu yolda kendimi daha iyi bulduğumu söyleyebilirim. 

Seni tanımayan birine kendini anlatmak güven veren süper bir duygu. Kaygınız yok. Ne yorum yapar, senin hakkında ne düşünür, anlattıklarını başkasına anlatır mı, yadırgar mı? Bu tür sorular kafanın içinde dönüp durmuyor. Sana senin duymak istediğin şeyleri değil de olması gerekeni vurguluyor. Yanlışın veya doğrun varsa yol göstermeye çalışıyor. Aslında olması gerekeni söylüyor. Bazen kendine bile söyleyemediğin ne olduğunu bildiğin ve dile getiremediğin bir takım sözler veya düşünceler akıyor dilinden ve gözlerinden. Yarım saat içerisinde ne çok şeyden bahsettiğini düşününce şaşırıyorsun. Sana yönelten sorular o kadar zamanındaki doktor senden ne almak istediğini o onda yakalayıp, alıyor. Bu yüzden orada, bu yüzden senin yanında, sen dinliyor. Çünkü sana değer veriyor. Kendini sana önemli hissettiriyor. 

Çevremizde gördüğümüz bir çok insanın kim bilir nelere göğüs gerdiğini bilmiyoruz. Sadece dışarıdan baktığımızda yorumluyoruz. Çok zamanda ön yargılıyız ve empati kurmuyoruz. Ama insanın ya içinde birikenler, bilinçaltında gizledikleri, aklına takılan sorular ve cevaplar. Çok fazla şeyle boğuşuyoruz aslında. Ben kadınların daha çok yorulduğunu düşünenlerdenim. Kadın olduğum için böyle düşünüyor diyebilirsiniz belki bana. Bir düşünün öyle değil mi sizce de?

Bazen ufacık bir yaklaşım başka bir düşünce içerisine girmeyi gerçekleştirebilir. Gözümüz açılabilir. Farkındalık oluşabilir. Önemli olan bu yaklaşımı istiyor muyuz? Bu bir hastalık değil. Ruhunun biraz harap hale gelmesi. İşin  içinden çıkılmadığında bir danışana başvurup, uzman bir kişiden yardım almak. 

Aslında o kadar zorda değil artık ve SGK güvencesi de var. Yeter ki istemeli...

Kimse mutsuz olmak, kötü, olmak, üzülmek istemiz. İsteklerimiz hayattan ve Allah'tan hep iyi şeyler. Zorluklar tabi ki olacaktır yaşamımızda. Allah bize kaldıracağımız kadar yük versin. 

Aslında her gülücüğün arkasına gizlenmiş bir hüzün var. Bazen bakıp göremediğimiz ve hissetmediğimiz gerçekler. Gerçeklerimiz ve gözlerimiz o gülüşümüzün arkasında saklı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder