26 Şubat 2014 Çarşamba

The Intouchables-Leziz Bir Film

Haftada fırsat buldukça üç dört film seyretmeye çalışırım. Tabiki her seyrettiğim her film güzel çıkmıyor maalesef.

Ben de en çok beğendiklerimi anlatmak istiyorum size.

Can dostum adından da anlaşılacağı gibi, dostluk ve arkadaşlık üzerine kurulmuş, gerçek bir hikayeden uyarlanmış bir fransız filmi ve benim gidip görmek istediğim bir şehir olan Paris'de geçiyor. 

Fransız filmleri güzel olur. Severim ben. Orjinal dilde seyretmek de ayrı bir keyif benim için.   


Azda olsa filmden bahsetmek istiyorum. Driss hapishaneden yeni çıkmış bir işsizdir. İşsizlik maaşını alabilmek, başvuru formunu imzalatmak için gittiği evde, kendini birden geçirdiği kaza sonucu boyundan aşağısı felç olan Philipp'in bakımını üstlenen yatılı bir eleman olarak işe girmiş şekilde bulur. 

Filmimiz ve maceralarımızda bundan sonra başlamaya başlar.

Film çok eğlenceli, bazen hüzünlü, bazende buruk geçiyor. Arada gülmeyede hazır olun. Driss'in eğlenceli yapısı evde yaşayan herkesi etkiliyor. Bir kaç karede de Paris'in güzel karlı havasını içinize çekersiniz. Güzel görüntüler olur bence. 

Film seyredildiğinde yüzünüze tatlı bir tebessüm olarak yansıyacak. Eğleneceksiniz. Benden söylemesi.

Keyifli ve dolu dolu iki saat geçirmek ve bittiğinde aklınızda dostluk ve iyilikle harmanlanmış duyguların pekişmesi yol açacak hislerin oluşmasını istiyorsanız, seyretmelisiniz. Tatlı bir tat yüreğinize oturur. Hatırlatır size dostlarınızı.

Duygu yüklü leziz bir film Can Dostum. Seyredilmeye değer.

Ufak bir de not belirtmek isterim. Film, Cesar En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, En iyi Avrupa Filmi Goya Ödülü, Japon Akademi En İyi Yabancı Dilde Film Ödülleri'nide almıştır.  

İyi seyirler :)))





25 Şubat 2014 Salı

Meyveli Soslu Cheesecake

Kendimi tanıtırken yemek yapmayı çok sevdiğimden bahsettim ama gel gör ki hiç yemeklerimle ilgili bir şey yazmamışım:(((

Yemek yapmak, yeni tarifler denemek, yemek programlarını seyretmek keyif aldıklarımın arasında.

Mutfakta geçirdiğim zamanımı ikiye ayırıyorum. Berke'den önce ve Berke'den sonra. Oğlumla daha çok vakit geçirme istediği beni sevdiğim mutfağımdan ayırıyor çoğu zaman. Rutin yemeklerin dışına çıkamıyorum pek son günlerde. 

Her yere yetişmeye çalışıyorum. İşe, eve, çocuklarıma, arkadaşlarıma, gezmelere... Sürekli koşuşturma içeresinde zaman akıp giderken hevesle yaptığınız şeyleri unutuyorsunuz

Son zamanlarda eksikliğini hissettiğim değişik tarifler deneme isteği ile ajandamı karıştırıken genelde yazın yaptığım cheesecakemin tadı geldi aklıma.  

Hafif ve lezzetli bu tatlıyı sizinlede paylaşmak istedim.

Malzemeler:
  • 1 litre süt
  • Bir bardak toz şeker
  • 4 kaşık nişasta
  • 2 kaşık un
  • Bir paket vanilya 
  • İki paket yulaflı bisküvi (Ben Eti Burçak kullanıyorum)
  • Yarım paket margarin
  • Meyveli Sos
Yapılışı: Üç aşamalı bir yapılış şekli var;

Birinci aşamada bisküvileri robotta un haline gelecek kadar çekiyorsunuz ve kelepçeli kalıba döküyorsunuz. (büyük kelepçeli kalıp) Eritmiş olduğunuz yarım paket margarine büsküvileri de katıp, patates ezici ile bastırarak kalıba yayıyorsunuz. Sıkı sıkı bastırmanız gerekiyor ki keserken dağılmasın.


 
İkinci aşamada süt, nişasta, şeker ve unu  muhallebi kıvamında pişiriyor, ocağın altını kapattıktan sonra vanilyasını koyarak çırpıcı ile biraz karıştırıyorsunuz. (vanilyayı, sütlü tatlılarda ocağı kapattıktan sonra konulması gerekmekteymiş. Bir püf noktasıymış) Pişirmiş olduğunuz muhallebiyi bisküvilerin üzerine döküyorsunuz. En az üç saat buzdolabında soğumasını bekledikten sonra meyveli sosunu hazırlayabilirsiniz.

 

Üçüncü aşama da, ben genelde Dr Oetker'in meyveli sosunu kullanıyorum.(Sosun hazırlanma şekli paketin arka kısmında yazmakta) Pişirirken mis gibi bir koku yayılıyor mutfağa. Ama siz bu sosu kullanmayabilir kendiniz, çikolatalı bir sos yapabilir, sevdiğiniz bir reçeli az nişasta ve suyla koyu bir kıvamda pişirerek muhallebinin üzerine dökebilirsiniz. Üçüncü aşama size kalmış diyebilirim. Nasıl arzu ederseniz o şekilde yapabilir ve sunarsınız. 

Ben tatlılarımı özellikle sütlü olanları, bir gün önceden yapıp hazırlıyorum ki, iyice özdeşlessinler.  

Bu cheesecakemi kime ikram ettiysem, her kes beğenmişti. Umarım sizde beğenirsiniz.
 Denediğinizde olumlu veya olumsuz bana yorum atarsanız sevinirim. 

Afiyet Olsun:))))))


 

24 Şubat 2014 Pazartesi

Sevginin Son Dileği-Sevgilerle Dolu Bir Roman


Maymun iştahlığım hiç yoktur ama işin içine kitaplar girince o zaman bir farklı oluyorum.  Kitap açlığım ayyuka vuruyor:))) Kitapçıda kendimi kaybediyorum ve o bu şu derken bir bakmışım toplamışım yine kucağıma bir sürü kitap.

Akşamları iş çıkışı markete uğradığımda Debbi Mocomber'ın kitaplarının yüzde elli indirimde olduğunu gördüğümde Küçük mucizeler Dükkânı ile başladığım seriye en sın Sevginin Son Dileği'ni alarak tamamlamıştım. 

Romanım üzün süre kitaplığımda beklemişti. Okunacak olan on kitabın başında duruyordu. İki hafta önceki pazar Berke'de hazır öğlen uykusunda ne güzel şimdi sakince kitap okurum düşüncesiyle başladım romana yanında mis kokulu kahveyle. 

Seyrettiğim filmler ve romanlar hakkında çok bilgi vermekten kaçınır, sadece can alıcı noktaları vurgularım. 

Romanı anlatmayacağım, küçük detaylar vererek bahsetmeye çalışacağım. 

Kanser hastası olan Hannah eşini çok sevmektedir ve ölümünden sonra kocası Michael'ın onun için yas tutmamasını, hayatına devam etmesini ve yeniden evlenmesi gerektiğini düşünmektedir. 

Ölmeden önce kocasına verilmek üzere bir mektup hazırlar ve erkek kardeşine ölümünün birinci yılında kocasına vermesini ister. Eşini çok seven Michael bir yıl boyunca yasını kalbinde taşımış ve eşinin ölüm yıldönümünde aldığı mektup karşısında şaşırır. 

Eşi mektubunda hayatına devam etmesi gerektiğini vurgular ve onu mutlu edebilecek üç kadınla ilgili bilgilerin olduğu uzunca bir mektup yazar. Bu üç kadınının eşi için uygun olduğunu düşünür ve onları tanıması gerektiğini ve biriyle evlenmesini istemektedir. 

Michael okuduğu mektup karşısında ne yapacağını bilemez ve uzunca düşündükten sonra karısının son dileğini yerine getirmeye karar verir. 

Eeee hikâye buradan sonra başlamaktadır. Ben kendimi öyle bir kaptırmışım ki bir çırpıda 120. sayfaya gelmişim.  O kadar merak ettim ki kızım kitabı benden önce okuduğundan ona sordum. Maalesef oda benim gibi olduğundan bana söylemedi. "oku ve gör" dedi. 

Üç farklı kadının özelliklerini okurken, bence Michael buna aşık olmalı diye düşünmüştüm. 

Kitabın sonunda Michael benim seçmiş olduğum kadına aşık oldu.

Acaba Michael hangi kadına âşık olacak sizce?

Okunmaya değer bir roman. 

Aşk ne zaman gelir bilinmez. Öyle değil mi?

21 Şubat 2014 Cuma

12 Years a Slave Altın Küre En İyi Drama Ödülü

Kitaplarımdan sonra diğer bir zevkim yabancı diziler ve filmler. 

Takip ettiğim bir kaç forum sitesinden yeni çıkan filmleri seçip imbd'den  puanına ve trailerlerine baktıktan sonra indiriyor  arşivliyorum. Daha sonrasında da oğlum Berke'den fırsat buldukça seyretmeye koyuluyorum. 

12 Yıllık Esaret seyretmek istediğim filmlerin arasında ilk sıralardaydı. Bende çarşamba akşamı yemekten sonra oğlumda biraz sakinken hadi seyredeyim bakalım dedim. 
Film ilk başladığı sahneden itibaren güzel bir film olduğu sinyallerini veriyor size. Zaten onuncu dakikasından sonra kendinizi kaptırıyorsunuz. 

Özgürlüğünü eline almış, ailesi ve müziğiyle bir arada huzurlu bir yaşam süren Solomon Northup'un  yeniden köle olarak satılması, çektiği sıkıntıları anlatan 12 Yıllık Esaret gerçek bir hikâyeden esinlenerek çekilmiş olan bir film. 

Filmdeki kırbaç  sahneleri, köle olan bir annenin satılırken çocuklarından koparılması, Solomon'ın asılması sahnesi, kendi arkadaşını sırf diğerleri zarar görmesin diye kırbaçlaması, köle olarak eziyet görmektense ölümün onlar için bir kaçış yolu olduğunu ve ölmek istemeleri, aşağılandıkları, ağır hakaretler ve sözler beni bitiren sahnelerdi. 12 Yıllık Esaret bana yıllar önce seyrettiğim Amistadfilmini hatırlattı. Amistad filmide, en az bu film kadar dramatikti.

Aralarda filmi Berke'nin istekleri için durdurup başlatsamda filmden çok büyük keyif aldığımı söylemek istiyorum. 

Film aldığı en iyi drama ödülünü hakkını fazlasıyla vermiş. 

Seyredin derim. Her zaman kaliteli filmler çekilmiyor.

Filme başlamadan önce iki saatinizi ayırmanız gerekiyor. Sıkılacağınızı ve beğenmeyeceğinizi ummuyorum. Ben filmlerimi orijinal dilde ve altyazı  olarak seyrediyorum. Size de aynı şekilde izleminizi tavsiye ederim. 

İyi seyirler şimdiden:)))))

18 Şubat 2014 Salı

Fesleğen Tohumlu Kalemlerimiz


Otomobil yetkili servisinde müşteri danışmanı olarak çalışıyorum. Yıllardır da bu sektördeyim. Servise gelen müşterilerimizi uğurlarken küçük hediyelerimiz olur genelde. Kutu mendil, koku veya anahtarlık.

Biraz alışılmışın dışına çıkmak, farklı bir hediye vermek istedik ve bir takım araştırmalar yaptık. 

Ve doğa dostu fesleğen tohumlu kalemlerimiz bulundu ve bizim için hazırlandı.

Müşterilerimizi uğurlarken kalemlerimizi hediye etmeye başladık. 

Doğada kendini üç yıl sürede çözebilen (mürekkebi dahil) geri dönüşümlü, doğa dostu kalemlerimizin tepesinde  dört adet fesleğen tohumu var. 

Karton ambalajı içinde hediye ettiğimiz kalemlerimizde, fesleğenin ekiminin yanı sıra bitkinin özelliklerini anlatan kısa bir açıklamada yazmakta ki bizde ayrıca tarifte etmekteyiz.

Şu ana kadar verdiğim kalemler için o kadar  hoş geribildirimler aldım ki bu yazıyı yazmak geldi içimden. Farklılığı yaratmıştık. Müşterilerimizin çoğu bu farklı hediye için bize teşekkür etmekle kalmayıp ikincilerini de istediler. Bizde duyduğumuz bu hoş yorumlar karşısında ikinci kalemleri vermekte hiç çekinmedik. 

Çok kişi fesleğeni sever. Sevmeyeni pek duymadım. Açmış fesleğen yapraklarına elimiz sürer, sonrada koklarız. Oh mis gibi gelir bazen. Ayrıca sivrisinek kovucudurda. Makarna sosu için idealdir bence.

Bende sabırsızlıkla ilkbaharın gelmesini bekliyorum. Dağıttığım kalemlerdeki fesleğen tohumlarını kullanarak, ilk fesleğenimi dikeceğim. Sümbülümün aydınlattığı masamın artık bir kenarında da fesleğen olsun.

15 Şubat 2014 Cumartesi

Ahhh Güneş Isıt Bizi

Güneş;

Her zaman ısıtır.

Bulutların aralarından kaçar, kendine yeni yollar bulmak ister.

Kızıllık katar gittiği her yere.

 Renk verir.

Can verir.

 


Hayran bıraktırır kendine.

Doğuşu ayrı güzel, batışı ayrı bir güzeldir.  

Onun hep bir çıkış yolu vardır.



İğne ucu bile olsa  sıyrılacak bir nokta bulur kendine.


Beyaz veya kara bulutlar olsun fark etmez, her zaman doğar.   
   
Her gün yeniden doğar.

11 Şubat 2014 Salı

En Güzel Blog Yarışması


En Güzel Blog Yarışması
Merhaba sevgili Blog Yazarları.! Yeni yarışmamız olan, "En Güzel Blog Yarışması" yakında başlıyor. Blog sayfalarınızın daha geniş kitleler tarafından duyulması, kalıcı bir takipçi kitlesi edinmesi ve siteler arası link trafiğini artırmak adına düzenlediğimiz etkinliklerden biriyle daha karşınızdayız.
Yarışma Ödülü
Dereceye girecek olan ilk 6 Blog, sol tarafta görmüş olduğunuz "Yarışma Kazananları" alanında sitelerine direkt olarak 2 ay boyunca ücretsiz link kazanacaklar.. Yarışma birincisi ve ikincisine extra olarak jüri üyeliği verilecektir.
Yarışma Oylaması
Yarışmamızın kazananlarını "Blog Deposu Jüri Üyeleri" belirleyecektir. Yarışmaya katılan her blog, jüri üyeleri tarafından 10 tam puan üzerinden derecelendirilecektir.

Yarşmaya katılmak için buraya tıklayabilirsiniz.

9 Şubat 2014 Pazar

Eyüp Sultan Cami Ziyaretimiz

Bir kaç günlük senelik iznimi, sömestr tatilinde çocuklarımla evde olur beraber güzel vakit geçiririz düşüncesiyle kullanmamıştın. İyide yapmışım. Çocuklarımla vakit geçirmek onların yüzündeki mutluluk hiç bir şeyde yok. 

Bir kaç günümüzü alışveriş merkezlerinde dolaşarak alış veriş yaparak, bir şeyler yiyerek geçirdik.

Farklı bir yere gitmek geçiyordu içimden. 

Cuma sabahı evde öyle keyifsiz ve miskin otururken bugünde ne yapalım nereye gidelim düşüncesiyle aklıma geldi birden Eyüp Sultan Camisini ziyaret etmek. Her zaman huzur bulduğum bir yere gitmek o gün için heyecanlandırmıştı beni. Ne zaman oraya ziyarete gitsem içimde tarif edemediğim bir huzur kaplar ve orada ne dua edersem edeyim Allah'ımdan ne istediysem de olur. Kendimi daha bir yakın hissederim Allah'ıma karşı. Maneviyata doyduğum yerdir Eyüp Sultan. 

Her yerden ve her kesimden insanın ziyaretine geldiği bir yerdir Eyüp Sultan. Mimarisi, geçmişi, tarihi, mezarlıkları ve türbeleri, altın boynuzun kalbinde oluşu. Bambaşkadır. Mis gibidir. Huzur vericidir. 

Yeni evlenenlerin, sünnet olacak çocukların, duası kabul olmak için adak adanılan, dualarının kabulünde şeker ve lokum dağıtılan, her namaz vaktinde namaz kılmak için boş yer aranan camilerin arasında en makbul olanıdır.

Ben arasıra giderim Eyüp Sultan'a ziyarete. 

Öğlen ezanı okunmadan varmıştık. Caminin etrafında dolaştık, Cuma namazı için yapılan hazırlıklara baktık, kuşları besledik. Özellikle oğlumun kuşlara mama vericem ben anne demesine karşılık o minik elleri ile nasılda kuşlara yem atışını izledik durduk. Çarşıda dolaşıp organik sabunlardan buzdolabı süslerinden aldık. Oğlum Berke'nin çarşıda oyuncak tezgahında beğendiği, Şimşek Mekkuin arabasını aldık ve gezindik durduk caminin etrafında.

Öğle ezanının okunmasıyla daha çok doldu caminin avlusu . Bu ne kalabalık böyle dedirtiyordu görüntü. Sanki orada okunan ezan bir farklı geldi kulağıma. Bir acıklı okuyordu hoca ezanı. Okunması gerektiği gibi. Dükkanların çoğu kapanmaya başladı. Oranın halkı dışında o kadar çok insan toplanmıştı ki etrafa. Herkes bir kösede durmuş veya oturmuş elinde kuran cüzleri ile kuran okuyor, dua ediyordu. Bizde dua ettik cuma saati herkes gibi bizimde duamızın kabul olmasını istedik. Duamız kabul olur da kızım üniversiteyi kazanırsa bizde tekrar Eyüp Sultan'a gidip lokum dağıtacağız dedik aramızda.

O gün tek üzüntümüz Eyüp Sultan Türbesini ziyaret edememiş olmamızdı. Türbe tadilatta olduğundan ziyarete kapalıydı. Olsun biz yine giderdik. 

Eee buralara kadar gelip de Pierr Loti'ye çıkmak olmazdı. Hava çok güzeldi o gün şansımıza, hafif sisli ama güneşli. 

Teleferiğe atladığımız gibi hop tepeye varmıştık. Muhteşem bir hava, muhteşem bir manzara, mis gibi ağaç kokularının arasında demlenmiş mis gibi bir çay ve yanında hoş bir sohbet. 

Hafta içi ve öğlen saati olmasına karşılık kalabalıktı tarihi kahve mekanı. 

Havayı ve ağaçları koklaya koklaya içtim çayımı. Manzaranın  tadına vardım. Hiç kalkmak gelmedi içimden. O dinginlikte kalabilirdim öylece sessiz ve suskun. 

Helede akşam seyretmek gerekir altın boynuzu. Gün batımına bakmak lazım Pierr Loti Tepesinden. 

Eve döndüğümde içimdeki huzur tarifsizdi. Tüm sıkıntımı alıp götürmüştü Eyüp Sultan Cami.











Bu fotoğraflarda benim objektifimden:))))